Çektikleri ilk filmle en En İyi Film Oscar'ına aday olan yönetmenler

Çektikleri ilk filmle en En İyi Film Oscar'ına aday olan yönetmenler

Her yılda bir tüm dünya potansiyel yönetmenleri fark eder ve onların sinemasal yavrularını en büyük onur ile ödüllendiriler: En İyi Film Oscar'ı. İşte ilk filmi En İyi Film için aday gösterilen yönetmenler:

Tecrübe bir insanı yaşamın herhangi bir alanında ödüllendirir. İnsanlar yaşlandıkça, sanat eserleri, daha duygusal olarak karmaşık ve olgun temalara göndermeler yapar ve ayrıca kendi seçtikleri ortamı manipüle etmeleri için yeterli güç sağlayan mantıksal ve teknolojik kahramanlığı ele almaya başlar. Film ortamı mesela her ne kadar karmaşık olsa da en iyi ortamlardan biridir fakat yönetilmesi çok zordur. 

Her film iç dünyanızla empati kurduğunuzda bir anlam ve derinlik kazanır. Kimse zaten kötü veya hiç kimseye hitap etmeyen bir film yapmak istemez. Buna bazen yetersiz bir bütçe neden olur bazen de vizyon veya bilgi eksikliği olabilir. Bu son eksiklik, görsel ve sesin mükemmel bir birleşmesiyle kaldırıldığı zaman, keşfedilmeye değer entelektüel olarak muhteşem bir sonuç ortaya çıkar. Bu bir deneyim meselesidir; Bol uygulama ve keşifle birlikte gelen önemli pratiklik, tatmin edici bir sonuca yol açar.

Her yıl, Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi komitesi, En İyi Film kategorisinde 10 filmi aday gösteriri ve onlardan en iyisine ödülü verir. Seçimlerinin veya seçmeme nedenlerinin kalitesiyle ilgili yeterince tartışma var, ama en azından, hiç kimse tarafından kolayca elde edilemeyecek kayda değer bir teknik öneme sahip olmaları gerekir.

Çektikleri ilk filmle en En İyi Film Oscar'ına aday olan yönetmenler

1. Kevin Costner - Dances with Wolves


 
Kevin Costner, John Ford'dan daha iyi western filmleri çeker. İlk başta tartışmalı gelebilir ama western türünün efendisi olmasına rağmen, Ford'un filmleri asla En İyi Film Oscar'ını kazanmamışken, Kevin Costner'ın “Dance with Wolves” film en iyi film oscar'ı kazanan 4 western filmden biridir. Aynı zamanda 1930 yılında Cimarron'un kazanmasından çok uzun bir süre soran bu onuru kazanan 2. filmdi.

Akademinin her zaman belirli film türlerine diğerlerinden daha çok eğilimli olduğu, ve deneysel korku, bilim kurgu ve kitle eğlenceli aksiyon-macera filmlerini göz ardı ettiği kabul edilmektedir. O zamanlar western filmleri izleyiciler tarafından oldukça beğenilirdi ama efsanevi nitelikleri eleştirmenler tarafından harap edildi.

Bu film tüm bu kitle eleştirel algısını değiştirdi. En İyi Film Oscar'ını kazandı ve eleştiriler büyük oranda olumluydu. Destan ölçeği ve sinematografi yanından halen en iyi performanslardan biri olarak kabul edilen Costner'ın oyunculuğu çok beğenildi.

Sioux kabilesi filmdeki kültürlerinin tasvirinden o kadar memnun kaldı ki, Costner'ı Sioux Nation'ın onursal bir üyesi olarak seçtiler. 

2. Orson Welles - Citizen Kane


 
Bu film için muhtemelen bir söz yeterlidir. “Citizen Kane” in dayanılmaz mirası uzun süredir ciddi ve sıradan film izleyicileri tarafından izlenmesi ve analiz edilmesi için en görülmesi gereken film oldu. Kültürel zeitgeistte öyle bir noktaya değindi ki, efsanevi sinema yeniliklerini analiz etmek ve övmek için bakılmadık yeri yoktur. 

25 yaşındaki Orson Welles tarafından yönetilen film, eleştirmenler ve halk tarafından yapılan en iyi film listelerinde neredeyse en üst sıralarda yer almaya devam ediyor. 50 yıl boyunca Sight & Sound Best Film listesinin en üst noktasını domine etti ve sonunda 2012 yılında yerini Vertigo'ya bıraktı. Welles tam bir yaratıcı özgürlük uzmanıydı. 

Derin odaklanma yenilikçiliği tartışmalı olsa da, Welles, dışavurumcu akımın çeşitli eski film tekniklerini kullandı ve onları en iyi şekilde kullanılması için geliştirdi. Ayrık anlatım, düşük açılı çekim, ses sürekliliği ve harika montaj dizileri, sinemanın en iyi örneklerinden bazılarıdır.

İlk eleştirinin olumsuz olması inanılmazdı. Akademi en iyi film oscar'ı için Citizen Kane yerine "How Green Was My Valley” filmini seçti. Bununla birlikte, “Citizen Kane”, En İyi Film de dahil olmak üzere, sekiz diğer kategoride aday gösterildi; bu, yeni başlayan bir yönetmen için mükemmel bir başarı.

3. Mike Nichols - Who's Afraid of Virginia Woolf


 
Aile ilişkilerinin ve gizli sırların bu mikroskobik incelemesi, günümüz standartlarına göre bile karanlık. Martha ve George'un görünen mutlu evlilik ilişkileri, fiziksel ve yetersiz uyumsuzluğun yaratılabileceği boşluğu gösteren iki akraba Bal ve Nick tarafından parçalanır.

Richard Burton ve Elizabeth Taylor, bu filmde teatral fakat zekice hazırlanmış bir fiziksel performans sergilediler. Bu kıdemli çiftin ilişkisi, Bal ve Nick'in genç versiyonuyla çelişiyor ve onlara, bu genç çiftin ilişkisini de yok eden, ilişkilerinin başarısız olma potansiyelini gösterdi. Ağır içki ve skandalların izlediği sırada, aile sırları birbiri ardına ortaya çıktı.

Aynı addaki sahne oyununa dayanan bu film, karmaşık temaları ve kaba dilleri nedeniyle çok tartışılmıştı. Aynı zamanda filminin de tutmayacağına dair çok fazla olumsuz düşünce vardı. Mike Nichols meydan okudu ve hatırlamaya değer bir film yaptı. Oscar'da her kategoride aday gösterilen iki filmden biri olarak da tarihe geçmeyi başardı.

4. Sam Mendes - American Beauty


 
“American Beauty” tür bükme olarak nitelendirmek için uygun bir filmdi. Filmin tam anlamı üzerine eleştirmenler uzun zamandır tartışmaktadır hatta ve filmin yönetmeni Sam Mendes, senaryoyu her okuduğunda, kendisine önceki okumadan farklı bir şey olarak göründüğünü bile söyledi. Alan Ball tarafından yazılmış bir senaryodan uyarlanan film, esaret, ölüm, güzellik, babalık kompleksi, geçicilik, cinsel ve manevi uyanış gibi temaları ele alıyor.

Sitcom'lardaki çalışmalarından dolayı depresyona giren Ball, senaryoyu küçük şeylerdeki beklenmedik ekstazi deneyimlerine dayanarak yazdı ve kendi ailesine dayanan bazı yönleri kurguladı. Babasının eşcinselliğini bastıran bir adam olduğunu ve insan zihninde oynadığı karmaşık mekanizmalarla, baskılanmış eşcinsel'i senaryosunun önemli bir karakteri yaparak geçerliliğini araştırıp kazandığını varsaydı. Zavallı Amerikan yaşamına iğrenme de hicivli bir şekilde anlatıldı.


 
Başlangıçta bir film uyarlaması için DreamWorks tarafından seçildi ve Ball, her yaratıcı sürece dahil oldu. Mendes'in Broadway'deki çalışmalarından etkilenerek, yapımcıların daha ünlü bir film yapımcısı tutması konusunda ısrar etmesine rağmen yönetmen olarak Mendes'i seçti. Bu inanç, Mendes tarafından parlak bir minimalist uyarlama biçiminde karşılık görür.

TIFF festival direktörü, filmin en iyi karşılanan film olduğunu  ve festivalde halkın seçim ödülünü kazandığını söyledi. Mendes bu nadir ödülü önemsiz gösteren ve etkileyici bir özgeçmiş oluşturmasına yardımcı olan En İyi Film de dahil olmak üzere altı Oscar kazandı.

5. Sidney Lumet - 12 Angry Men


 
Sınırlı bir fiziksel alanla sınırlı bir film yapmak çok zor. Sinemacıların daima farklı mekanlarda deneme yapmaya çalışmasının nedeni budur. Aynı mekanın görsel yorgunluğunu periyodik olarak dağıtmak önemlidir ve konum kayması da zaman ve mekanın etkin biçimde dönüştürülmesine yardımcı olur.

Bir yapımcı, bu tür kısıtlamaları kendi lehine kullanmak için açıklanamaz derecede bir yeteneğe sahip olmalıdır. Ayrıca, bu tür filmlerin sonucu, esas olarak etkili kurguya ve iyi bir anlayışa dayandığı için mükemmel bir işbirliği içinde olmak zorundadır. Ayrıca yönetmen ve editör arasında bir tempo da olmalıdır.


 
Sidney Lumet yukarıda belirtilen her şeyi ve daha fazlasını yaptı. Ayrıca, bu filmi yapmadan önce adının sadece televizon işlerinde olduğu da belirtilmelidir. Bir televizyon oyununun aynı isimli uyarlanması için Henry Fonda tarafından tutulmuş olan Lumet'in yapması gereken çok önemli bir görevi vardı. Sonuçta ortaya çıkan film bir mahkeme salonu dramasıydı. Filmin 3 dakikasi hariç hepsi aynı odada geçiyordu. İçerde de sadece 12 tane jüri vardı.

“Citizen Kane” gibi, aynı zamanda eleştirmenlerin favorilerindendir ve favori film listelerinde düzenli olarak yer almaktadır. Film, diğer iki kategoriyle birlikte En İyi Film ödülüne aday gösterildi. Sonunda “The Bridge on the River Kwai” ödülü aldı, ancak Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı da dahil olmak üzere başka yerlerde de ödül kazandı.

6. Jack Clayton - Room at the Top


 
Başarılı bir roman veya oyunun bir film uyarlamasının bir çok avantajı vardır. Ama kitap kitap ya da o eserin hayranlarının muazzam beklentisi bunlardan biri değildir.

En İyi Film ödülü genellikle, halihazırda başka bir ortamda yapılmış materyal ile çalışan iyi yönetmenlere verilir, ancak bu kolaylık iki ucu keskin bir kılıçtır. Jack Clayton benzer şekilde hem yeni izleyiciyi hem de eski okuyucuları memnun etmek için zorlu bir mücadeleye atıldı.


 
1950'lerin sonunda sosyal keşif zamanıydı. “Room at the Top” tartışmasız, işçi sınıfının erkek kahramanlarını, sosyal sınıfı her ne pahasına olursa olsun sınırlandırmak için zorlayacak öfkeli sosyal vekiller olarak öne süren bu yeni dalganın ilk filmi oldu. Bu filmin sinema tarihindeki öneminin yanı sıra, Oscar'larda En İyi Film dalında aday gösterildi ve Clayton'un kariyerini hızla başlatmasına yardımcı oldu.

7. Jim Sheridan - My Left Foot


 
Serebral palsi hastalığına yakalanan ressam Christy Brown'ın gerçek hayat hikayesi muhteşem bir hikaye. Brown'un hayatına dayanan biyografik dram filmi Sol Ayağım'ı yayınlamak büyük bir zorluk ta beraberinde getiriyordu. Hollywood ardarda eğlenceli biyografik filmler çekti ve kahramanı hayattan daha büyük bir başrol olarak resmetti. Böylece gerçekliği feda ederek izleyicilerin duygusal tepkilerine hitap etti.


 
Jim Sheridan'ın filmdeki en önemli katkısı, sadece gişe dönüşleri için aşırı duygusal bir film yapmak değildi. Sheridan, bu gevşek zeminden faydalanmaktan kaçınarak filmi ilgi çekici bir hale getirdi. Bu film, En İyi Film dahil olmak üzere beş tane daha ödüle aday gösterildi ancak büyük ödülü “Driving Miss Daisy”e kaptırdı. Yalnız Daniel Day-Lewis muhteşem oyunculuğuyla tarihe geçti bile.

8. Frank Darabont - The Shawshank Redemption


 
Genel olarak, IMDb ilk 250 listesinde öne çıkan yeri nedeniyle acemi film meraklıları tarafından izlenen ilk filmlerden biri olan “The Shawshank Redemption” sürekli olarak görülmesi gereken filmler listesinde bulunmakta. Aynı zamanda yıllar boyunca ününü korumaya yardımcı olan sosyal medyada en çok alıntı yapılan filmlerden biridir.

Filmde bir yer olarak kullanılan meşe ağacı, yıldırım çarpıp yandıktan sonra hatıra haline dönüşecek kadar eski bir mirasa sahip. Aynısı filmde kullanılan cezaevine de oldu. Yerel turizmin büyümesine yardım etmenin dışında, önde gelen insanlar ve genel izleyiciler tarafından birinin hayatını değiştirebilecek bir film olarak gösteriliyor.


 
Senaryo yazarı Frank Darabont'ın dehası, filmi Stephen King tarafından yazılan “Rita Hayworth ve Shawshank Redemption” adlı kısa bir romandan uyarlamasında yatıyor. Kitabın yazarı bile bunun yapılmasının imkansız olduğunu düşünüyordu. Darabont, görünüşte imkansız olan bu işte Red'i canlandıran Morgan Freeman'ın ve as sinematografı Roger Deakins dikkat çekici yardımlarıyla, başarılı oldu.

Film, “Pulp Fiction” ve “Forrest Gump”  ile sıkı bir rekabete girmesine rağmen malesef onlarla yarışamadı ama yine de bir çok güzel eleştiri aldı. Film Darabont'un Oscar'da En İyi Film adaylığına ek olarak diğer altı adaylığı kazanmasına yardımcı oldu ama hiç bir ödülü alamadı.

9. James L. Brook - Terms of Endearment


 
Hem eleştirel hem de ticari açıdan başarılı olmanın nadir görülen bir örneği olan “Terms of Endearment” Akademi Ödülleri'nde En İyi Film Oscar'ını kazandı ve dört önemli kategoride de galibiyeti elde etmeyi başardı.
Melodramatik iyi hissettiren dram filmleri her zaman Oscar komitesinin ödüllerini vereceği tercih edilen bir türdür ve bu filmdeki kusursuz yönetmenlik, oyunculuk ve senaryo ile örneklenmiştir. Ne de olsa, anne ve kızı arasındaki şefkatli ilişki, kuşak çatışmalarına rağmen, çok sayıda insana tanıdık gelecek bir kavramdır.


 
Jack Nicholson ve Shirley MacLaine, emekli astronot Garrett Breedlove ve Aurora Greenway rolleri ile  mükemmeldi ve her ikisi de Oscar kazandı. James L. Brooks da, En İyi Yönetmen ödülünü kazandı.

10. John Singleton - Boyz N The Hood


 
John Singleton, 1991 yılında En İyi Yönetmen kategorisinde bir Oscar'a aday gösterilen en genç yönetmendi. Bu rekor o zamandan beri bozulmadı. Singleton'ın gerçek yaşam deneyimlerine dayanan Los Angeles gettosunun samimi bir tasviri olan bu film, Spike Lee'nin “Do the Right Thing” in başlattığı film eğilimi nedeniyle yeşil ışık aldı.


 
Bu film “Stand By Me” filminde arkadaşların birlikte yaşadığı ceset deneyimi gibi, hatırlamaya değer bazı kayda değer görsellere sahip, Filmin kültürel önemi nedeniyle, 2002 yılında Ulusal Film Kayıt Defteri'nde korunması için seçildi.


İlgili İçerikler

Yazarın Diğer Yazıları

Evernote vs OneNote: Verimliliğinizi hangisi daha iyi arttırır? Önceki

Evernote vs OneNote: Verimliliğinizi hangisi daha iyi arttırır?

Twitter kullanıcı adınızı ve görünen adınızı nasıl değiştirirsiniz? Sonraki

Twitter kullanıcı adınızı ve görünen adınızı nasıl değiştirirsiniz?

Yorumlar

Bu içerik ile ilgili hiç yorum yazılmamış. İlk yorum yapan sen ol.


Yorum Yazın

Yorumu Kaydet
Teknoloji Bültenimize Abone Olun!

Teknoloji ile ilgili son gelişmelerden anında haberdar olmak için bültenimize abone olun. Sitemiz, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na (KVKK) uygun olarak üye bilgilerini gizli tutar ve hiçbir zaman izinsiz gönderim yapmaz.