Koronavirüs'ün İlk Başlama Anı


3 Film Üzerinden Korona Salgının Nasıl Başlamış Olabileceğini Görmek

Koronavirüs Salgınının nasıl ilerlediğini, kaç ölü olduğunu, kaç kişinin iyleştiğini gün gün takip ediyoruz. Salgın ile ilgili kesin olarak bilmediğimiz 2 şey var: İlk ne zaman ve nasıl başladığı ve ne zaman ve nasıl biteceği. 

Ne zaman ve nasıl biteceği üzerine kimse net bir şey söyleyemese de, nasıl başladığı ile ilgili tahminler var. Koronavirüsün nasıl başladığı üzerine düşünmek bir dedetktiflik ve gizem filmi izlemek gibi. Şu an ki duruma bakıp geçmişteki boşlukları dolduruyorsunuz. Biz de sizler için özel bir haber kalme aldık ve Koronavirüsün nasıl ve ne zaman başlamış olabileceğini 3 film üzerinden kurgusal bir şekilde anlattık. 

''Sadece Bir Şey Farklı Olsaydı'' - Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi 

''Sadece Bir Şey Farklı Olsaydı'' - Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi 

25 Aralık sabahı, 63 yaşında bir adam o gün erken uyanıyor. Karısı O'na pazara gidip bir şeyler almasını söylüyor. Komşunun kızı tatil için evine gelmiş ve yarın okul okuduğu ülkeye geri dönecek. Onları akşam yemeğine davet edeceğim diyor. Adam yola çıkıyor. Hava yağmurlu ama çok soğuk değil. Yürümek bana iyi gelecek diyor adam. Pazardan alacaklarını alıp üst yoldan eve dönüyor. Pazarın üst yolunda tren istasyonu var. Adam raylara bastığı anda yağan yağmurdan olacak rayın demirleri kaygan olduğu için tökezleyip yere düşüyor. Ve tam o sırada hızla yaklaşan trenin sesini duyuyor. Tren 10 saniye sonra kendisini ezip geçecek ve feci bir şekilde can verecek adam . Karısı yolunu gözler şimdi başka da kimsesi yok şu hayatta. Ne acı ama. Ve bir gayretle kalkıyor yerinden adam. Kendini yuvarlayarak rayın dışına atıyor. 3 saniye ile kurtuluyor ezilmekten. Tam tamına 3 saniye. Eğer o tren 3 saniye daha erken hareket etseydi. Mesela Trenin kaptanı çayından o son yudumu almamış olsa, o çayı getiren adam kapıyı tıklattığı halde trende çığlık atan çocuğa dönüp bakmasa ve 3 saniye daha erken verse kaptana çayını. Kaptan 3 saniye daha erken çayını bitirecek ve yaşlı adam tren raylarının altında kalarak ölecekti. 

İyi ki olmamış mı diyorsunuz? O zaman şunu dinleyin. O adam az önce gittiği pazarda bir hayvana dokunarak virüsü kapan ilk kişi oldu. Akşam eve gidince virüsü önce karısına sonra da komşunun kızına bulaştıracak. Komşu kızı ertesi günü üniversiteyi okuduğu Avustralya'ya gitmek için hava limanına gidecek ve oda virüsü 6 yabancıya bulaştıracak. O 6 yabancı 5 saat içinde dünyanın farklı noktalarına gidiyor. Kanada, İspanya, İtalya, Brezilya ve Türkiye. Tam 3 ay sonra ise o 63 yaşındaki adamın kaptığı virüs dünya genelinde 800 bin kişiye bulaşıp 40 binini öldürecek. 

Şimdi hikayenin başına geri döndüğümüzde o 3 saniye gecikmenin nelere mal olduğunu daha iyi anlıyoruz. Koronavirüs salgını böyle başlamadı elbette bu bir kurgu ama buna yakın bir hikayesi var ve o hikayede 3 saniyelerin neler olduğunu bilemiyoruz. Kader dediğimiz şey hayattaki en karmaşık ve açıklanması zor olgulardan biri. Biz olayların sadece algı kapasitemiz yettiği kadarını görebiliyoruz. Onları bir araya getiren ve birbirine bağlayan silsileden ise haberdar değiliz. İşte sinema tam bu noktada devreye giriyor ve bir insanın teknik olarak görmesi ve birbirine bağlaması mümkün olmayan farklı olayları bağlayarak bizim için büyük resmi simüle ediyor. 

Bu da bizi hikayemizdeki ilk filme götürüyor:  Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi. David Fincher'ın bu teknik harikası filminde kader üzerine 3 dakikalık öyle bir sahne var ki, sinema da eşine az rastlanır bir yetkinlikte. Az önce bahsettiğim ‘'Ya 3 saniye erken olsaydı neler olurdu'' sorusunun görselleştirilmiş hali gibi. 

Bu sahnede, Benjamin'in kız arkadaşı Daisy'ye araba çarpmıştır ve Benjamin bize olayı anlatmaktadır. ‘'Bazen çarpışma noktasındayızdır'' der. Tesadüfen ya da bilerek'' . Ve Daisy'e çarpan taksinin tam o esnada o noktada olmasına gelene kadar oluşan bir dizi farklı olayı paralel bir şekilde bize gösterir. Ve şöyle devam eder sadece bir şey farklı olsaydı? 

Daha İyi Olacağının Garantisi Var mı? - Koş Lola Koş 

Daha İyi Olacağının Garantisi Var mı? - Koş Lola Koş 

Evet sadece bir şey farklı olsaydı O araba Daisy'ye çarpmayacaktı. Pekiyi ama acaba gerçekten böyle mi? gücümüz olsa ve geçmişe dair bir şeyi değiştirirsek olayların gidişat ve sonuçlarını da değiştirebilir miydik? Dahası olayların daha iyiye gideceğini garanti edebilir miydik? 

Bu da bizi hikayemizdeki ikinci filme götürüyor Run Lola Run, Bu Alman yapımı filmde Lola adında genç bir kadınla tanışırız. Sevgilisi Lola'yı telefonla arar ve hemen 100 bin mark bulup getirmese mafya tarafından öldürüleceğini söyler. Lola'nın sadece 20 dakikası vardır ve 20 dakikada parayı bulmak için koşmaya başlar. filmin ilk 20 dakikası bitip lola parayı bulamayınca film geri sarar ve paralel bir zamandaymış gibi 20 dakika geri gelir. Lola tekrar koşar ve bunu 3 defa tekrarlar. Her seferinde ufak bir hamle değişikliği yaparak. 2 saniye geç kalarak ya da erken davranarak. Bu 2 saniyeler bütün hikayenin seyrini değiştirir ama her zaman iyi yönde olmaz bu değişiklik. 

Pekiyi Hikayenin Aslı Nedir? - Contagion​

Pekiyi Hikayenin Aslı Nedir? - Contagion​

Pekiyi ama hikayenin aslı nedir? İlk nerede başladı, nasıl başladı, kime bulaştı ve kimden bulaştı? Bugün tüm dünyayı etkileyen bu virüsün ilk çıkış anı ile ilgili elimizde sadece bazı tahminler var. Bir yarasa ya da pangolin ve oradan Çin balık pazarındaki birine geçmiş olabilir deniyor. Bütün bunlar üzerinde düşünmek bir dedektiflik ve gizem filmi izlemek gibi. Sonuca bakıp hikayenin öncesindeki noktaları birleştirmeye çalışıyoruz. Koronavürüs'ün nasıl başladığını hiç bir zaman net olarak bilemeyeceğiz. Ama sinema bu noktada da imdadımıza yetişiyor. Ve Koronavirüs'e çok benzeyen bir virüsün o ilk başladığı anı gösteriyor bize. Bu da bizi hikayemizdeki 3'üncü ve son filme götürüyor: Contagion. 

Steven Sodeberg'in 2011 yapımı filmi özellikle Koronavirüs'ten sonra tekrar gündeme geldi. En isabetli ve gerçekçi Salgın filmlerinden biri olarak görülen filmde. Virüsü ilk kapan kişi sahnede gördüğümüz kadın. İş için gittiği Hong Kong seyahatinde virüsü kapan kadın, hızlıca etrafındakilere de bulaştırıp kısa bir sürede 26 milyona yakın insanın ölümüne sebep oluyor. Film Salgın'ın 2'inci günü ile başlıyor. Ama  istediğim filmin sonu yani salgının o ilk başlama anı. Dozere benzeyen bir araç palmiye ağaçlarını kesiyor. Kestiği ağaçtan uçan yarasalardan biri başka bir ağaçtan bir muz parçası koparıyor ve o muz parçasını domuz çiftliğinde ağzından düşürüyor. O parçayı yiyen domuz ertesi günü çiftlik sahibi tarafından kesilmek üzere bir aşçıya veriliyor. Aşçı domuza dokunup onu hazırladığı sırada içeriden çağrılıyor ve Onu çağıran kişi virüsü ilk kaptığı tespit edilen kadın. Gerçek hayatta göremediğimiz bağlantılar bunlar işte. Ama bu sahnede ilk izleyişte farkedemediğimiz bir başka ayrıntı var. Ağacı kesen makinenin logosu. Aimm Alderson isminde bir şirketin logosu bu. Belli ki o ağacı kesen şirketin logosu. Ama bu logoyu filmde bir yerde daha görüyoruz. Ağacı kesen şirket virüse ilk yakalanan kadının çalıştığı şirket aynı zamanda. Kader tecelli ediyor ve kadın çalıştığı şirketin dolaylı olarak başlattığı virüsü kapıp ölen kişi oluyor. Başında bahsettiğim 63 yaşındaki adamın hikayesinde belki de hikayenin başı orası değildir. Çok daha öncesi vardır. 


Yazarın Diğer Yazıları

PS4 Dualshock 4 Kolu PC'ye Nasıl Bağlanır? Önceki

PS4 Dualshock 4 Kolu PC'ye Nasıl Bağlanır?

İPhone ve iPad Klavyenizin Dilini Değiştirme Sonraki

İPhone ve iPad Klavyenizin Dilini Değiştirme

Yorumlar

Bu içerik ile ilgili hiç yorum yazılmamış. İlk yorum yapan sen ol.


Yorum Yazın

Yorumu Kaydet
Teknoloji Bültenimize Abone Olun!

Teknoloji ile ilgili son gelişmelerden anında haberdar olmak için bültenimize abone olun. Sitemiz, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na (KVKK) uygun olarak üye bilgilerini gizli tutar ve hiçbir zaman izinsiz gönderim yapmaz.